Biliyorsunuz, İstanbul’a sonbahar geldi. Hatta biraz abartarak kış geldi desem de yanlış olmaz. Şiddetli rüzgar ve bununla birlikte yağmur. Gri bulutlu havaları sevmem. Güneşin gözükmediği günleri. Karla kışla işim yoktur. Sarı yapraklarla da. Üzerlerine bastığımda çıkan sesi severim, fotoğraflarını çekmeyi de. Ama benim için varsa yoksa güneş, gökyüzünün mavisiyle beraber süs gibi duran bembeyaz bulutlar. Bu yüzden sonbahar ve kış aylarını zor geçiririm. Hastalanmış ya da çok yorulmuş gibi olurum. Büyük bir isteksizlik sarar vücudumu.
Ölümün doğadaki yansıması sonbahar ve kış. Buna diğer tarafından bakarsak, yeniden doğmak, tekrardan başlamak için atılan bir adım aynı zamanda.